“Benim hikayem belki de yazılanların en basiti ama bendeki yansıması hayal gücünüzün erişemeyeceği kadar tarifsiz. Küçük bir kasabada büyüdüm. İlkokuldayken okulumuza büyük abiler, ablalar gelirdi. Ellerinde torbalar, hediye paketleri,rengarenk poşetler… Onları gördüğümde içimde bir titreme, bir değerlilik hissi oluşuyordu. Kendimi en çok o zaman değerli hissettim. Birkaç poşet, rengarenk torbalar beni mutlu etti. Aradan yıllar geçti, büyüdüm. Yaşadığım şehir de benimle büyüdü, algım da büyüdü ancak hala kendimi o günkü kadar değerli hissedememiştim. Sonra birkaç arkadaşım “Gönüllü olalım, bir okul var yardım edelim.” dediler. İçimde bir heyecan… Yıllar önce o gönüllülerin gönlümü aldığını çok da çaktırmadım. Geyve’nin bir köyündeki okula gittik. Orada küçük bir kız vardı. Benim gibi boyu küçük, sınıfı büyük bir kız çocuğuydu. O, bana sıcacık sarıldı. İlkokuldaki heyecanımı onda hissettim. Giderken bana bir kalem hediye etti, tıpkı benim yıllar önce güzel bir ablaya hediye ettiğim gibi. Velhasıl gönüllü olmak, gönlünü verebilmektir. Gönüllü olmak neredeyse o gönlü kazanabilmektir. Gönüllü olmak bedene akıllı olmaktan da, başarılı olmaktan da daha fazla haz verir. Gönüllü olmak gönül ister.”
(Sakarya, Türkiye)
Gönüllülük yoluyla Dünya’yı nasıl değiştiriyorsun?