Genel

“Gönüllü listesinden dünyaya gönderilenlerdenim sanırım. İlk adımı evden süt ve ekmek kaçırıp doyurduğum sokak köpekleri ile attım. Gerçek bir gönüllü ailesi ile tanışmam ise on bir yaşında Kızılay’ın gençlik kampına gitmemle başladı. O günden bugüne Kızılay ‘da yerel ve üniversite kapsamında kurucu başkanlık yaptım. Bu süreçte Kızılay sayesinde birçok eğitime katılma, kendimi geliştirme fırsatı buldum. Daha fazla insana ulaşabilmenin yollarını, kolaylıklarını öğrenme imkanım oldu. Huzurevi ziyaretlerimiz,doyurduğumuz canlar, sesini duyurduğumuz birçok ihtiyaç sahibi, çevre temizlikleri, ağaçlandırma etkinliklerimiz oldu. En önemlisi de 1Kan 3Can dediğimiz yolda insanlara kan bağışının ve kök hücre bağışının önemini anlatmış olduğumuz, okulları güzelleştirdiğimiz, doğal afetlerin sebep olduğu zararları birlikte giderdiğimiz, çocuklarla bayramlarda birlikte dans ettiğimiz, huzurevi bocce takımımıza destek olduğumuz bir ekibimiz oldu. Lösemili Çocuklar Sağlık ve Eğitim Vakfı’yla (LÖSEV) ise Bir Dilek Ağacı Projesi ile tanıştım. Bir arkadaşım vasıtasıyla bayramda hastanede tedavi gören çocuklara istedikleri hediyeleri ulaştırdığımız bir organizasyonda kurum tarafımıza ulaşmıştı ve o günden beri LÖSEV koşuları, eğitimleri gibi birçok etkinlikte yer alıyorum. Habitat Derneği’yle eğitmen eğitimi sayesinde tanıştım ve birçok okulda finansal okuryazarlık eğitimi verme şansım oldu. Ahbap Derneği ise en yeni gönüllüsü olduğum ama en ait hissettiğim ekiplerden biri. Ahbap Ankara olarak Ankara’da birçok hastanın tedavisine destek olduk , sokaktaki dostlarımızın yuvası olduk. Çocukların gülen yüzü olabilmek için kostümler giyip tiyatro sergiledik. Bir seminerde yeniden sevmeyi öğrendik ve dahası… Üniversite yıllarında bulunduğum şehir olan Bartın’da yerelde aktif Gençlik İçin Hareket Derneği, Sosyal Sorumluluk Ekibi, Genç Gönüllüler, Toplum Gönüllüleri Vakfı Bartın (BARTOG) ekipleri ile yerelde birçok projede yer aldım. Yerel ekipler olarak Bartın gençliğinin adını duyurmak için el ele çaba gösterdik. Hayatımın en büyük gönüllüler gününü bu ekiplerle kutladım. Sivil toplum kuruluşlarının bir arada daha güçlü olduğunu bir kez daha öğrenmiş oldum. Bir çok ekipte gönüllü oldum; çünkü her renk birbirinden farklı ve ben hepsini seviyorum. Dünya bu renklerle boyanırken benim de fırçam değsin istiyorum. Ekipler haricinde her yıl bir hastanede yatarak tedavi gören çocuklara hediyeler götürüyorum, palyaço olup sokakta yüz boyuyorum. Yüzlerinde oluşan ifadeleri gördükten sonra daha fazla tebessüm için daha fazla adım atmak istiyorsunuz. Sanırım bu durdurulamaz bir duygu. Şimdi tek tek anlatmaya çalışsam dahi eksik kalan yanları olur bu hikayenin…Ben demek de yanlış bu hikayede biz olmak gönüllülük. Aile olmak; çünkü doğuda kütüphaneler var; ders çalışan okuyan çocukların kalemleri, defterleri, giyecek kıyafetleri var. Okuduğum şehirde huzurevinde kalan yaşlıların torunları var. Doğada nefes alan ağaçlar, temiz denizler, parklar var. Her yıl yüzü gülen çocukların ablaları, abileri var. Hastalıklarına şifa olmaya çalıştığımız hastalar, umut olduğumuz çocuklar var. Her gönüllü adım bir umuttur. Dünyada belki bir annenin belki bir babanın belki de yeni doğmuş bir bebeğin umudu… Herkesin birilerinin birbirinin umudu olduğu rengarenk bir dünya diliyorum herkese.”

(Bartın, Türkiye)

Gönüllülük yoluyla Dünya’yı nasıl değiştiriyorsun?

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.