Genel

Ruşen Deviren

”Gönüllü olmak, nasıl gönüllü olduğunu anlatmaktan daha kolay diyerek başlayayım. Aslında hepimiz çocukken gönüllü olmaya başlıyoruz. Kıyafetlerimizi, oyuncaklarımızı, eşyalarımızı gönüllü paylaşarak büyüdük desem yanlış ifade etmemiş olurum… Peki asıl toplumsal düzendeki deneyimim ne zaman mı oldu? Bir gün Anadolu Üniversitesi’nde çocuklarla ağaç şenliği yapılacağını duydum ve hemen koştum adımı yazdırdım. Dezavantajlı bölgelerden gelen çocuklarla avantajlı bölgelerden gelen çocukları kaynaştırmak adına doğaya fidan hediye edecektik. İlk orada tanıştım çocukların yüzündeki tebessümle. Daha sonra okuldaki gönüllü kulübü ile kendimi Topluma Hizmet dersi kapsamında Van depremi sonrası seferber olurken buldum diye sevinirken son yılımdı mezun oldum. KPSS, iş arayışları derken ara vermek zorunda kaldım. Bu süreçte ne kendim için ne de toplum için bir şey yapıyorum diyerek kendimi sorgulamaya başladım. Bir şey yapmalı, hayatlara dokunmalı, iz bırakmalı, bir çocuğun tebessümü olmalı yeniden dedim. Bir gün metroda giderken işaret dili ile anlaşan iki arkadaş gördüm ve bana bir şey sorduklarında cevaplayamayacağımı fark ettim. Bu durum beni yeniden harekete geçirdi ve işaret dili kursuna başlamaya karar verdim. Orada tanıştığım arkadaşım vasıtasıyla Oded’de görme engelli arkadaşlara okutmanlık yapma ve üniversiteye hazırlık sürecinde ders anlatma şansını yakaladım. Bu süreçte hem kendim sınava hazırlanıyor hem de onlar için araştırma yapıyordum. Tabii onlar da bana Braille Alfabesini öğretiyorlardı. Karşılıklı öğrenme sürecindeydik… Bu süreç yolda yürürken farkındalığımı artırdı. Onlara yönlendirmeleri doğru bir şekilde bilerek yapmak daha keyif vericiydi. Sivil Toplum Örgütü (STÖ) öyle bir şey ki bir yerden başlayınca diğer STÖ’ler ile tanışabiliyorsunuz. Oradan Bilim Kahramanlarına oradan da Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı (TEGV) ailesine katılmam çok uzun sürmedi. Bilim Kahramanları Derneği’nde ilk gönüllük tecrübem jüri üyesi olmaktı. Çocukların karşısında öğretmen gibi durmak değil de daha çok onların çalışmalarında destekleyici ya da yönlendirici olarak ‘takım arkadaşı’ gibi rol almak ön plana çıkıyordu. Karşınızdakinin de bir birey olduğunu hatırlayarak yıkıcı ifadeler yerine doğru şekilde yapıcı ve yönlendirici ifade kullanmanın önemini anlıyorsunuz. Daha doğrusu toplulukta bir şey anlatırken doğru kelime ile ifade edebilme gücünün önemini kavrıyorsunuz. Onların özgüveni artarken sizin de kendinize saygınız, güveniniz artıyor. Toplumda elinizi taşın altına koyma gücünü yakalıyorsunuz. Özellikle çevreme nasıl daha olumlu bakabilirim ve nasıl umut dolu kalabilirim bakışını böyle kazandım. Bilim Kahramanları Derneği (BKD) turnuva sürecinde de TEGV ile tanıştım. Onlar için henüz gönüllü bir faaliyet gerçekleştirememiştim ama beraber jürilik yaparken beni aileden biri olarak görmüşlerdi. Daha sonra TEGV’de kendimi Düşler Atölyesi’nde fırçaların arasında buldum. Çocuklarla beraber hayal ederken, fırçaların mucizesine şahit olabilirsiniz. Düş kurmak çok güzel! Çizim yeteneğim yok ama çocukluktan gelen bir resim tutkum olmasına rağmen resim yapmaktan hep geri durmuşumdur. Belki de cesaretlendiren birileri olmadığı için yönelmemişimdir. İşte bu noktada Gönüllü abla/abi olmanın en önemli rolü ortaya çıkıyor. Çocuklar bize rahatça duygularını ifade edebiliyor, onları anladığımızı ve en önemlisi onları azarlamayacağımızın farkındalar. Bence bana cesaret veren bu atölye eline hiç boya bulaşmayan bir çocuğun, korkusunu yenerek ileride ressam olmasına yardımcı olacak mükemmel bir köprü görevi görüyor. Üstelik bir çocuğun hayalindekini kâğıda dökmesine yardımcı olmak, inanmak cesaretlendirmek inanılmaz bir duygu. Cesaret ve inanmak hepimizi başarıya iten kavramlardan. Bir çocuğa çocuk ve birey olma hakkının tanındığı, fikirlerinin bizin için önemli olduğu görüşünün hissettirildiği, yaratıcılıklarının değerli, düş kurmanın sınırsız olduğu topluluklarda yer almak bana amacımın ne olduğunu hatırlatıyor… Gönüllülük sürecinin bana kattığı en büyük değer ise hep birlikte bir şeyler başarmak mümkün, azken çok olabiliriz inancı. ‘Biz’ değerliyiz, biz beraberken başarabiliriz. Çocukken kahramanım bir abla, abi olsun diye düşlerken, bir sürü çocuğun düşlediği bir kahraman abla olmaya çalıştım ve sürdürmeye de devam edeceğim. Onlar mutluyken ben de mutluyum. Benim her etkinlik, turnuva çıkısında yüzümde kocaman bir gülümseme beliriyor. Neden bu kadar gülüyorsun deseler; çünkü gönüllüyken çok mutluyum derim… İşte Mutlu olmak bu kadar kolay mutlu olmak istiyorsan… Gönüllü olma sırası sende!”

(Ankara, Türkiye)

Gönüllülük yoluyla Dünya’yı nasıl değiştiriyorsun?

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.