Genel

Ebru Kızlı

“Benim hikayem, 2014 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi Gönüllüler Topluluğu ailesinin yaptığı güzellikleri görüp tanışmamla başladı.Bizler bu ailede beş proje kapsamında (kitap, kültür-sanat, gökkuşağı, kıvılcım, doğa) gönüllülük bilincini uyandırıp farkındalık yaratarak yüzlerde tebessüm olmayı amaçladık. 2016 yılında Gökkuşağı proje sorumluluğu görevini yürütmeye başlamamla birlikte daha da güzel günler beni bekliyor hale geldi. Huzurevi ziyaretlerinde her bir teyzenin, amcanın hikayelerine ortak olmak; ”Kanka” adlı projemiz kapsamında down sendromlu bireylerle güzellikleri paylaşmak ve gerçek sevginin kromozom saymadığını görmek; ”Gökkuşağı Sokakta” adlı projemiz ile 23 Nisan’da İzmir’de bulunan çalışmaya zorlanan çocuklar ile biraraya gelerek onlara hediyeler dağıtmak, onlarla hoş sohbetler gerçekleştirmek; lösemili ve engelli bireylerin hayatlarına dokunmak, onların gerçekleştirdiği etkinliklere destek olmak, birlikte mutlu olduğumuz ve mutluluk verdiğimiz güzel etkinliklerimizin başında gelmekteydi. Benim ise, toplumsal farkındalık yaratırken en içten hissettiğim, toplum tarafından dezavantajlı grup olarak nitelendirilen down sendromlu bireyler olmuştur. Proje sorumlusu olarak, yürüttüğüm görevimde etkinliklerin gerçekleşmesi için görüşmeler yapıp (gerek yüz yüze, gerekse telefonla) etkinlik gününe kadar aksi durumla karşılaşmamak için irtibatı sağlamaktaydım. Bu benim sorumluluk bilincimi ve organizasyon yeteneğimi eskisine göre daha da arttırdı. Elbette bu etkinlik bilinci ayrıca gönüllülük bilincinin farkında olduğumuz konular hiçbir menfaat gözetmeksizin sadece onların hayatına dokunabilmekte ve bizim asıl deneyimlediğimiz konuların başında gelmektedir. Bunların dışında etkinlik gününde bireylerle ve aileleriyle ilgilenmek, onları etkinlikten mutlu göndermek için takım arkadaşlarımla var gücümüzle çalışmaktaydık. Çünkü onların mutluluğu bizim mutluluğumuzdu. Onların bitmeyen sevgisi ve sarılma istekleri aslında her şeyi çok açık özetliyor. Önceden de vakit geçirdiğim olmadı mı? Oldu. Ancak bu projenin içinde sevginin, sabrın ve yaşamanın değerini onlardan öğrendim. Gerçekleştirdiğimiz kahvaltılarda, oyunlarda, eğlencelerde onlardan biri gibi olmak tarif edilemez mutluluktu. Hep güldük, hep güldürdük. İzmir Ulusal Down Sendromlular Derneği’ne ulaştım. Onlarla etkinliklerin başlamasıyla bizler ve onlar için inanılmaz güzel zamanlar geçirmeye adım atılmış oldu. İyi geri dönüşlerle birlikte daha da iyi çalışmaya devam ettim. Lisans eğitimimin bitmesine ve İzmir’den ayrılmama rağmen gönüllülük faaliyetlerim olan çocuk yuvasını ziyaret etme, maddi durumu iyi olmayan okullara kitap yardımı yapma ve derslerinde yardımcı olma gibi aktivitelere İstanbul’da da devam etmekteyim. Ayrıca eğitim hayatıma devam ettiğim Marmara Üniversitesi’nin gönüllüleri arasında yer almaktayım. Her hafta düzenli gidemesem dahi, yuvaya gittiğimde onların yüzündeki tebessüm hayatımızdaki olumsuz her şeyi unutturuyor. ‘Abla bu kadar çalıştık yetmez mi, biraz oyun oynayalım. Benim çok arkadaşım yok, beni sen mutlu ediyorsun.’ sözleri hem gülümsetiyor hem de gözlerde bir damla yaşa götürüyordu. Bir kazanç beklemeden yaptığımız gönüllülük faaliyetlerinde, kendimize ve topluma yaptığımız yatırımı da unutmayarak bu yolda ilerleyeceğimiz bol gülümsetmeli, bol hikayeler biriktirmeli günlerimiz olsun.Hiçbir şey için geç değil, bir yerden başlayın ve gönüllü olun.”

(İstanbul, Türkiye)

Gönüllülük yoluyla Dünya’yı nasıl değiştiriyorsun?

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.