Gizem Günce
”Üniversitemin ilk senesinde bir yandan İngilizce öğrenmeye, bir yandan okula ve İstanbul’a alışmaya, diğer bir yandan bolca gezmeye, etkinliklere katılmaya çalışıyordum. Derken, bir gün Boğaziçi Üniversitesi Sosyal Hizmet Kulübü’nün çocuk şenliği yapacağını duyduk. ‘Acaba Kilyos’tan katılabilir miyiz, ne görev alabiliriz ki?’ derken çok eğlendiğimiz, çok güzel tecrübeler edindiğimiz bir çocuk şenliği geçirdik. O gün dedim ki ‘seneye ben bu kulüpte olmalıyım.’ Gönüllülük nedir bilmeden, sadece çocukları çok sevdiğim için girdiğim Boğaziçi Üniversitesi Sosyal Hizmet Kulübü, kısaca BUSOS’tan öğrendiklerim bölümüm PDR (Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık)’den öğrendiklerimle yarışır diyebilirim. Çocuklara olan sevgim sebebiyle ilk projem Gülen Gözler Projesi oldu ve iki sene Bahçelievler Şeyh Zayed Çocuk Yuvası’nda gönüllü ablalık yaptım. Aynı yıl arkadaşlarımın ısrarıyla üniversiteye hazırlanan lise son sınıf öğrencilerine eğitimler veren DüşünGe Projesine katıldım ve öğrencilerle rehberlik çalışmaları yaptık. Toplantılara katıldıkça, eski gönüllülerin tecrübelerini dinledikçe, okumalar ve tartışmalar yaptıkça bakış açımın değişmeye başladığını, gönüllülüğü daha iyi anlamaya başladığımı fark ettim. Çocuk sevgim nedeniyle başladığım gönüllülük serüvenim fırsat eşitliğini mümkün kılma ve çocuk hakları için çalışmaya dönüştü. Anladım ki, bir kez gönüllü oldun mu bırakabilmen mümkün değil. Çünkü eşitsizlikler, hak ihlalleri hep var. Üç sene süren eğitim projemizde derslerdekinden fazla eğitim sistemini tartıştık diyebilirim. Ardından Yel Değirmeni Projesi ile sanatın dönüştürücü gücünün farkına vardım. A.V. gibi müthiş bir hocayı tanıma ve ondan eğitim alma şansına eriştim. Kuştepe Roman Sanat Evi ve Ümraniye Atlas Dayanışma Derneği’ndeki çocuklarla dışavurumcu sanat çalışmaları yaptık. Sosyal Ben Vakfı, İlkyar Vakfı ve Sabancı Üniversite CIP (Toplumsal Duyarlılık Projeleri)’nin farklı illerdeki saha çalışmalarına katılarak okullarda gönüllülük yapma fırsatı buldum ve eğitim sistemindeki eşitsizlikleri daha net gördüm. Sosyal Ben Vakfı, dezavantajlı bölgelerdeki ilköğretim çağındaki çocukların sosyal becerilerini geliştirmeye katkı sunuyor. Sosyal Ben’le Van ve Denizli’de oyun ve sanat atölyeleriyle çocuklarla buluştum. İlkyar Vakfı, yatılı bölge okulları ve köy okullarındaki çocukların okumaya ve bilime olan merakını artırmayı amaçlayan bir vakıftır. Bursa ve Bolu’da yaratıcı drama ve oyun atölyeleriyle çocuklarla buluştum. Sabancı Üniversitesi Kendini Keşfet Projeleriyle de Kilis ve Adana’daki çocuklarla toplumsal cinsiyet, çevre, engellilik, kitle iletişim, insan hakları konularında çalışmalar yaptım. Tüm bu saha çalışmaları sayesinde farklı illerden ve projelerden gönüllüler tanıdım. Daha da önemlisi, benim için çocuklar en iyi öğretmenlerdi. Farklı bölgeler ama değişmeyen tek şey çocukların hep eşitsizlikler içinde yaşadığı gerçeğiydi. Şunu fark ettim ki, daha çok gönüllülük yapmalı, daha çok çocuğa ulaşmalıyız. Boğaziçi Üniversitesi işbirliğiyle Soma Yaz Okulu’nda yaratıcı drama çalışmaları yaptım. Üniversitenin bitiminde de Polonya’nın Leszno şehrine iki ay Avrupa Gönüllü Hizmetine gitme şansım oldu. Bu projeyle ilkokul ve lise öğrencilerine ülke tanıtımları yaptım, kış kampında aktiviteler hazırladım, okul çıkışlarında okullarda oyun ve sanat etkinlikleri düzenledim. Proje bitiminde Isparta’ya rehberlik öğretmeni olarak atandım. Aslında öğretmenlik gönüllülüğün bir koluymuş, onu fark ettim. Fırsat eşitliği için çalışmak, çocukların haklarını korumak, onlara haklarını korumayı öğretmek ve çok daha fazlasını anlatmak için buradaydım. Gönüllülük yaptığım süreçte ve sivil toplum eğitimlerinde tanıdığım herkese çok teşekkür ederim. Eminim ki herkesten bir şey öğrendim, çok güzel insanlar tanıdım ve çokça anı biriktirdim. Her fırsatta öğrencilerime gönüllü olmayı anlatıyorum. Bu zamana kadar iki ayrı okulda çalıştım ve iki okuluma da daha önce birlikte projelere gittiğim vakıflardan gönüllüler geldi. Ben daha ne isterim!”
(Isparta, Türkiye)
Gönüllülük yoluyla Dünya’yı nasıl değiştiriyorsun?