Cemre Kelleci
”Benimkisi upuzun bir serüven. Nasıl ve ne zaman oldukları bir kenara koymadan önce, hikayem için başlangıç belirtmem gerekirse sanırım lise dönemi derdim. O zaman lise ikideydim, yurt dışından öğrenciler gelmişti. Tabi herkes heyecanlı ve AIESEC (Uluslararası Ekonomik ve Ticari Bilimler Öğrencileri Birliği) bünyesinde Adana’da birkaç ay kalacak ve gönüllü faaliyetlerde bulunacak kişileri ağırlayacak ev sahipleri için başvuru açılmıştı. Hemen ortaya atladım, ‘bizde kalabilir’ diye. Şimdilerde ‘İyi ki atladım’ diyorum. Atılan o adım küçük olsa da, benim için büyük bir başlangıcın ilk adımı olacağını bilemezdim. Moğolistan’dan gelen ve şu an yakın dostum olan S. proje bünyesinde en uzun süreyle Türkiye’de kalan kişi oldu. Her etkinliği beraber gerçekleştirdik. Türk mutfağını bizimle tattı. İlk kez dünya mutfağından yemekleri kendisiyle denedim ve özel gereksinimli bireyler için kocaman bir kermes düzenleyerek aramızdaki büyük bir bağın düğümlerini attık. Türkiye’yi öylesine sevdi ki yüksek lisansı için geri döndü ve zaman geçti. Asıl hikayem Eskişehir’e üniversite için gidince başladı. Her şey Türk Kızılay bünyesinde Anadolu Üniversitesi’nde açılmış olan öğrenci topluluğunda aktif bir üye olmamla başladı. Doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine Türkiye içinde veya yurt dışında birçok insana el uzatmak için, iyilik ve yardımı hedef alarak çalışan, böylesine köklü bir sivil toplum kuruluşu içinde olmak, onlarca tecrübeyi beraberinde getirdi. Köy okullarına yardımdan tutun da, bağış çalışmalarına kadar ihtiyacı olan herkese renk, din, dil ayrımı yapmadan dokunmaya çalıştık. Hep insani yardım ve gençlik çalışmalarıyla ilgiliydim. Ama ‘dokunulacak herkes için iyi geleceksin’ diyerek, kadın çalışmalarıyla ve yerelde Birleşmiş Milletler programı kapsamında mülteciler ve sığınmacılarla ilgili projelerinde de aktif rol almaya çalıştım. Daha mutlu, daha umutlu, daha fazla gülümseme için.. Gönüllülük beni öyle bir sardı ki kocaman bir kalbin içinde yetiştirdi, büyütürken farklı hayatları görerek pek çok şey öğretti; şükretmeyi, paylaşmayı, daha çok sevmeyi… Sadece yerelde değil yaklaşık on bir ay boyunca Avrupa Gönüllü Hizmet Programı (EVS) kapsamında Romanya’da da birçok sosyal sorumluluk projesinde yer alarak, büyük bir tutkuyla gönüllülük yaptım. Orada sosyal hayattan geri kalmış çocuklar için ülke genelinde etkinlikler düzenledik, hayatlara dokunup yaşamları değiştirmek için her yeni güne uyandık diyebilirim. Sanırım gerçekten sevdiğin şeyi yapınca böyle hissediliyor; heyecanlı, daha iyisi, daha fazlası için ulaşılabilecek her yere ulaşma arzusu… Birçok kurumla işbirliği içinde hem Türkiye’de hem yurt dışında geliştirdiğimiz ağ ile beklemediğim anda hiç aklıma gelmeyecek kişilerle tanışma fırsatı yakaladım. Sivil toplum, öylesine uçsuz bir deniz ki, siz karaya vardığınızı düşündüğünüzde bile hep yeni bir yer keşfetmek için tekrar suya giriyorsunuz. Her kulaçta yeni bir martının sesini duyup her dalgada farklı kıyılardaki hayatlara doğru uzanıyorsunuz. Aslında her gün yeni bahanelere sığınıyoruz, oysaki bir günün içinde yeterince saat var. Yeter ki, yankı değil ses olmak isteyelim. Şu bir gerçek; mükemmel başlangıç arıyorsanız onu asla bulamazsınız. En mükemmel an bence şu an: İyiliğe başladığımız an. Nice hayatlara ışık olabilmek umuduyla, sağlıcakla kalın.”
(Eskişehir, Türkiye)
Gönüllülük yoluyla Dünya’yı nasıl değiştiriyorsun?