Genel

Murat Çıtır

“Benim gönüllülük hikayem tamamen bir tesadüf ile başladı. Normalde hiç izlemediğim ve zap yaparken öylesine açık kalan bir yerel kanalda, bir kadın heyecanla çocuklarla yaptıkları etkinlikleri anlatıyordu. Biraz daha kulak kabartınca benim de mutlaka bu oluşum içinde olmam gerek diye düşünerek Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı (TEGV) web sitesinden gönüllü başvuru formunu doldurdum. Sonra mailleşmeler derken; vakıf tanıtımı, temel gönüllü eğitimi peşi sıra geldi. Kendi okulumda kendi sınıfımda TEGV etkinlikleri yaparken, gönüllü eğitmen olabilme seçeneği önüme çıktı ve sonrasında TEGV’e gelen gönüllülerin aldığı ilk eğitimlerden biri olan ve sonra ismi ‘Temel Gönüllü Eğitimi (TGE)’ olacak olan- ‘İletişim eğitimi’ eğitmeni oldum. Böylece çocukların yanında gönüllülerle de çalışabilme imkanı buldum. Ardından ‘Yurttaşız, Katılımcıyız’ ve ‘Kariyer Yolculuğuma Başlıyorum’ ve ‘Düşler Atölyesi’ eğitmen eğitimi geldi. Bu eğitimlerden sadece çocuklara sanat bilinci ve teknikleri kazandırmayı hedefleyen Düşler Atölyesi halen devam etmektedir. TEGV’in ilk defa gönüllülerinin kişisel gelişimi için kurguladığı ve farklı isimlerle sürekli yenilenen ve en son Daha İyi Bir Dünya İçin Atölyeler (DİBDİA) ismini alan ayrımcılık, toplumsal cinsiyet, çocuk hakları, insan hakları, barış, katılım ve ekoloji gibi konularda farklı atölyelerin kolaylaştırıcısı oldum. Bu atölyeler ile birçok gönüllüye ulaşma fırsatı buldum. Bu atölyelerin bir karışımı olan ve benim de en çok hayal ettiğim Öğretmen Atölyesini de yine TEGV çatısı altında ‘Öğretmen Ağı’ öğretmenleriyle yürüttük. Katıldığım her atölye, bana farklı bakış açıları kazandırdı. Daha da geliştiğimi, daha da insan olduğumu hissettim. Bazen çok mutlu oldum, bazen çok üzüldüm ama tüm duygular insaniydi. Sonrasında Anne Çocuk Eğitim Vakfı (AÇEV)’nın babaların çocuklarıyla sağlıklı bir iletişim kurmasını sağlayan Baba Destek Eğitim Projesi (BADEP) eğitmeni oldum. Babalarla iş çıkışı okulumuzda bir araya gelerek on oturumdan oluşan toplantıları gerçekleştirdik. Arada annelerle de bir toplantı düzenleyerek hem babalarla neler konuştuğumuzu anlattık hem de evdeki davranış değişiklikleriyle ilgili geri dönüşler aldık. Ben de bir baba olduğum için, kişisel olarak da yaptığım doğru ve yanlış yaklaşımların farkına vardım. Sonrasında çevre ve doğal varlıkların korunmasını hedefleyen TEMA Vakfı ile tanıştım. Önce İzmir-Buca ve sonrasında görev yerimin değişmesi nedeniyle İzmir-Konak ilçe sorumluluğu görevini yerine getirmeye çalıştım ve halen de çalışıyorum. TEMA vakfının eğitim yönünün de aslında çok kuvvetli olduğunu gördüm. Okullarda TEMA vakfı eğitim programlarını öğretmenler aracılığıyla yürütmeye çalıştık. Davet edildiğimiz okullarda veya kuruluşlarda farklı yaş gruplarına yönelik hazırlanan sıfır atık, doğayla uyumlu yaşam, iklim değişikliği,toprak, sulak alanlar konularındaki sunumları gerçekleştirdik. TEMA vakfının projeleri olan ağaç kardeşliği, sıfır atık, evimiz dünya, arılar varsa yaşam var, iklimi koru projelerini okullarda gerçekleştirdik. Pandemi sürecinde birçok farklı sivil toplum kuruluşu ve sivil insiyatif ile çevre konulu sunumları uzaktan eğitim yoluyla gerçekleştirmeye çalıştık. Bu çalışmalarımla her sene yüz yüze yapılan ama bu sene pandemi nedeniyle dijitalde gerçekleşen TEMA vakfı saha koordinasyon toplantısında ‘Umut yeşerten örnekler’ oturumunda yer aldım. Çocuklardan çok, gönüllülerle eğitimler ve atölyeler yapmaya başladım. Bir kere gönüllülük virüsü girince bünyeye, ‘Başka ne yapabilirim?’ diye düşünmeye başladım. Gerisi çorap söküğü gibi geldi. Arama Kurtarma Derneği (AKUT) ile tanışarak oldukça uzun süren gönüllülük sürecine başladım ama diğer faaliyetlerimle çakıştığı için tamamlayamadım. Ancak okullarda yaptıkları Deprem Bilinçlendirme seminerlerine katıldım. Yöresel bir vakıf olan Ege Çağdaş Eğitim Vakfı (EÇEV) ile TEMA eğitim programlarını öğrenim birimlerinde uygulamak için görüşmeler yaptık ve yine onların teklifi üzerine Vodafone İstanbul Maratonunda, EÇEV adına koştum. Maraton demişken 2016 İstanbul Maratonu ile başlayan serüven pandemi süreciyle son buldu ama yeni sanal koşularla ilgili de gelişmeleri takip ediyorum. Her sene İstanbul ve Antalya’daki maratonlara ve İzmir’deki Wings For Life koşusuna katıldım. Toplamda dört kez TEMA adına, üç kez TEGV adına ve birer kez de AÇEV, EÇEV, Gönüllü Hareketi Derneği ve İzmir Koruyucu Aile Derneği adına koştum, yürüdüm. Sonrasında Halk Oyunları sertifikam sayesinde KIZILAY ile tanıştım ve yaz kamplarında Halk Oyunları liderliği yaptım. Bu kampların biri İstanbul Heybeliada’da 17-18 yaş erkek grubu ile bir diğeri de Aydın Efeler’de farklı türde zihinsel engelli çocuklarla gerçekleşti. Adı Engelsiz Kamp olan bu kamp sonrası çocukların bakım verenleriyle olan ilgisi, benim de kendi ebeveynliğimi yeniden sorgulamama sebep oldu. Kamptan inanılmaz duygularla ayrıldım. Maalesef pandemi kamplara da engel oldu. Bilim kahramanları Derneği ile Merak Makinesi Projesi ile tanıştım. Okullarda yürütülen bu proje pandemi nedeni ile sanal olarak gerçekleştirildi. Sanal bilim kamplarında, gönüllü olarak yer aldım. Bu kamplarda çocuklarla mühendislik bilgileri üzerine çeşitli çalışmalar yaptık. Tüm bunları yaparken benim için gönüllülüğün bir yaşam stiline dönüştüğünü gördüm. Kısacası hayatımın anlamı değişti. Artık hayata farklı gözlerle bakıyorum. Geriye dönüp bakınca gönüllülükten önce neler yapıyormuşum, hiç hafızamda yer etmemiş. Gönüllü oldum insiyatif aldım. Gerçek ben oldum, çözümün yanında oldum. Çokca mutlu, bazen de daha üzgün oldum ama umudumu hiç kaybetmedim. Sonuç olarak bence gönüllülük bence insiyatif almaktır. İnsiyatif almayan insan eksik kalmış demektir. Bir de karınca ve filin hikayesini bilirsiniz. Yapabileceğim bu, tek başına dünyayı düzeltemesem bile uğruna elimden geleni yapabildiğime olan inancım.’’

(İzmir, Türkiye)

Gönüllülük yoluyla Dünya’yı nasıl değiştiriyorsun?

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.