Genel

Nil Aydın

“Benim adım Nil. Adım dünyanın en uzun nehrinden geliyor. En hayat verici olanından. Adımın da anlattığı gibi, hayatımı elimden gelenin en iyisini yapmaya ve elde ettiğim her şeyi insanlık ile paylaşmaya adadım. Ne zaman biri dışlansa, ben oyunumu onunla kurarmışım. Ne zaman biri ağlasa şekerimi ona verirmişim. Benim için akılda kalıcı olmayan bu hatıralar, hayatına dokunduğum bu küçük çocukların büyük hayatlarında unutulmaz anılar olmuş şimdi. İlkokula geldiğimde ‘Çocuk Gözünden Hayat’ kompozisyon yarışmasında okulumu temsil ederken diskalifiye edilmiştim. Jürinin ‘Fazla ciddi, fazla yetişkince.’ demesini 9 yaşındaki Nil’e hiç unutamam. O zaman hiç anlam veremediğim bu bariyerin büyüyünce bir bariyer değil merdiven olduğunu gördüm daha iyiye. Henüz lisedeyken gönüllülük çalışmalarıma çocuklar ile başladım. İlk yardım kampanyam olan UNICEF ile çalıştığım ‘Eğitim, Her çocuk için’ benim için hep en özel yerde kalacak. Bir dezavantajlı çocuğun eğitmen bedeli o zamanın parasıyla 333 lira yapıyordu ve tüm tanıdıklarımın kapılarını sokak sokak gezip derdimi anlatarak 10 çocuğa finansman sağlama hedefime ulaşmıştım. Sonra üniversiteye başladım, okul arkadaşlarımla beraber ‘Okumuş İnsan Halkın Yanındadır’ dedik ve Ankara’nın gelir seviyesinin düşük olduğu mahallelerinde her yaz ilkokul öğrencileri ile spordan sanata ücretsiz yaz okulları düzenledik; buralarda çocuklara temel müzik kültürüne giriş yapıp onlarla çocuk koroları kurdum. Belediyenin de desteğiyle korolarımız çocuk şenliklerinde de sahne alma fırsatı buldu. Sayısız çocuk korosu kurup yönetmiş biri olarak söyleyebilirim ki, en güzel seslerden birisi cıvıl cıvıl gelen çocukların sesi. LÖSEV (Lösemili Çocuklar Vakfı)’in de aynı şekilde müzik gönüllüsü olmaya üniversiteye geçmemle başladım, orda da çocuklarla müzik yapma ve çocuk korosu çalışmalarına dahil oldum. İçimdeki çocukluk sevdası bitmezken kalbimde, ‘İlkyar (İlköğretim Okullarına Yardım Vakfı)’ gönüllüsü oldum. İlkyar; yatılı bölge okullarındaki (YBO, halk ağzında ‘yibo’) çocuklara bilim otobüsleriyle, deneyleriyle, kitaplarıyla ulaşmakta olan bir topluluk ve ben de bu ailenin el emeği göz nuru deposunda çalıştım. Birebir Eğitim Vakfı’nın sosyal girişimi olan ‘İnekle’ adlı özel ders platformunda öğretmenim, Hakkari’den Trabzon’a birçok öğrenciye yüzden fazla ders ve soru çözümü ile dokunma imkanı buluyorum. Olgunlaştığımı hissetmemle birlikte insani yardım alanına da yöneldim. UN Volunteers ile birlikte ‘national youth’ ünvanı altında dönem dönem açılan ve dünyada, ülkemizde yaşanan doğal afetler/göçler gibi uluslararası problemlerde yardım gönüllülüğü yapıyorum. Yine bir sosyal girişim olan Adım Adım platformu ile beraber 3 senedir ‘İyilik Peşinde Koş’maktayım; okula bile yürüyemeye erinen ben, dayanışma motivasyonu sayesinde hiçbir maratonu kaçırmaz oldum. Runtolia-Antalya, Avrasya Maratonu-İstanbul, Eker Run koşularına katıldım ve UNICEF, TEV (Türk Eğitim Vakfı) ve ODTÜ MD (Mezunlar Derneği) gibi sivil toplum kuruluşları için ayaklarımdan koştuğumca bağış topladım. Çevre ve iklim konularında da her zaman bilinçli olmaya ve faal kalmaya gayret ederim. Bir sonbahar zamanı o güzel insanların aralarında olmak için gönüllü olarak başvurduğum Greenpeace’te aldığım içinde gönüllülük için çok kıymetli olan ‘Non-Violence(Şiddetsizlik)’ eğitimi de bulunan kurumiçi uluslararası eğitimler sonucu “global gönüllü lideri” olarak aktif bir şekilde dijital yeşil aktivizme devam ediyorum, çevre bilincini insanlara yaymaya çalışıyorum. Yaşça daha genç arkadaşlarımızın oluşumu olan FridaysForFuture’un lokal gönüllü ağında da bulunuyorum ve bu arkadaşlarımıza çevre bilinci eğitimi verme şansım oldu. Şu an en aktif olarak yer aldığım yer Türkiye Zeka Vakfı. Haftalık olarak yazılarımı yayınlama ve ilgi alanım üzerine araştırma imkanı bulduğum Zeka Vakfı’nda düzenli içerik üreticisi, yazar, editörüm. Dahası projeleri de beraber çıkaracağımızı planladığımız Zeka Vakfı’na gönüllülüğün doğasına uygun olarak bana imkan sağladıkları ve sesime değer verdikleri için minnettarım. Geçtiğimiz haftalarda dünyada Birleşmiş Milletler, 11 Ekim Dünya Kız Çocukları Günü kutlandı. Ben de Sağlıkta Genç Yaklaşımlar Derneği (Y-PEER Türkiye) gönüllüsü olarak UNFPA (Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu) adına içerik üreticilerinden biriydim ve konferansta gençlik deklarasyonunu seslendiren seslerden biri olma imkanına da sahip oldum. Diyebileceğim şudur ki: insan yeter ki bir kıvılcım hissetsin yüreğinde, yeter ki bir eli tutabilme isteğini duysun ve bunu istesin, çok istesin… Yapılabilecekler yalnızca bizim hayallerimiz ile sınırlı ve  iyilik bir kapıyı bizden sonra gelecek olan için tutmak kadar yakınımızda. Ne zaman engel olabilir, ne hatalarımız. Biz yeter ki beraber gülebilme umudu taşıyalım, gerisi teferruat!”

(Ankara, Türkiye)

Gönüllülük yoluyla Dünya’yı nasıl değiştiriyorsun?

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.