Uncategorized

Özlem Öz

”Gönüllü olma süreciyle ilk kez 1999 depremleri esnasında tanıştım. O sıralar Ankara’da üniversite öğrencisiydim. O karanlık günlerde yüzlerce belki de binlerce gönüllü çalıştı. Ben de onlardan biriydim. Çadır kurmak, kumanya dağıtmak gibi görevlerim vardı. O senelerde adında gönüllülük geçen bir öğrenci grubu kurduk. Tabii ki de o zamanın gerektirdiği gibi deprem tatbikatı ve arama kurtarma eğitimleri aldık. Ancak bir üniversite öğrenci topluluğu olduğu için öğrencilik bitince grup da haliyle dağıldı. Gönüllü olma ve sosyal sorumluluğunu yerine getirme virüsü bana bulaşmıştı ve ben artık normal yaşamımda hep eksik hissetmeye başlamıştım. Mezun olduktan sonra gönüllülük kavramı üzerine internette araştırmalar yaparken Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı (TEGV) ile karşılaştım ve memleketim Antalya’da bulunan TEGV Suna-İnan Kıraç Eğitim Parkı’na gönüllülük başvurusu yaptım. İşte tam da bu noktada TEGV gönüllülüğü serüvenim başladı.  TEGV’in adım adım gönüllülük prosedürlerinden sonra etkinlik gönüllüsü olarak çocuklarla buluştum. O sıralar ulaşımı çok da kolay olmayan bilgisayarın kullanımını öğretiyordum. Bilgisayar kullanımını öğretmenin yanı sıra İngilizce etkinliğinde ve eğitimini aldıktan sonra da oyun atölyesi etkinliklerinde çocuklara rehberlik ettim. Hatta çocuklarla birlikte onlara da sosyal sorumluluk bilincini aşılamak üzere bir kulüp kurmuştuk ve çocuklar toplumdaki engelli farkındalığını artırmak üzere bir proje geliştirip uygulamaya koymuşlardı. 2007 yılında TEGV yerel eğitmenler modelini geliştirdiğinde ise artık eğitmen gönüllü olmuştum. Böylece yeni gönüllü adaylarının adım adım gönüllülük süreçlerine yardımcı olmak için gönüllülük yapıyordum. TEGV bu anlamda bana Antalya dışında başka şehirlerde de eğitmenlik yapma imkanı tanımıştı ve ben gittiğim her şehirde ailemi genişletiyordum. Bir gün TEGV’in merkez biriminden bir telefon aldım. Yeni bir projenin yerel eğitmeni olup olamayacağım soruluyordu. O gün ‘Evet,’ dedim ya işte hayatımın en güzel fırsatına evet demişim. Kendini ailenin birer üyesi gibi gören ve Türkiye’nin dört bir yanından gelen birçok eğitmen gönüllüyle bir araya geldik. Bir araya geliş amacımız ise TEGV gönüllülerini farklı başlıklar altında atölyelerde bir araya getirerek farkındalıklarını geliştirmekti. Önce ‘Gönüllüler için Destek Atölyeleri’, daha sonra ‘Gönüllüler için İnsan Hakları Atölyeleri’ ve şimdi de ‘Daha İyi bir Dünya için Atölyeler’ adı altında farklı atölyelerde kolaylaştırıcı gönüllü olarak yer alıyorum. Böylelikle gönüllüler barış, ayrımcılık, toplumsal cinsiyet, çocuk hakları, insan hakları, katılım hakkı ve ekoloji konularında bilinçleniyor ve yeni kavramlarla tanışarak farkındalıklarını geliştiriyorlar. Ayrıca bu kavramları çocuklara aktarabileceğimiz etkinliklerle onların da bilinçlenmesine katkı sağlıyoruz. Hala her seferinde yaşadığım tatlı heyecanların büyüsüne kapılıp çevrimiçi senkron çocuk etkinlikleri ve gönüllü eğitimlerinde gönüllülük serüvenime devam ediyorum. Toplumsal ihtiyaçları desteklemek ve zamanımı hem kendime hem de başkalarına değer kattığımı düşündüğüm meşguliyetlerle geçirmek üzere yola çıktığımda gönüllülüğü bir yaşam biçimi haline getireceğimi düşünmemiştim.  Yoğun bir çalışma hayatım olmasına rağmen boş olduğum birkaç saatimi çocuklarla veya bütün bir izin günümü diğer gönüllülerle bir arada geçirmek, onlara rehberlik etmek benim iş ve hayat motivasyonumu hep artırdı. Her seferinde daha farklı heyecanlarla karşılaştığım gönüllülüğü yaşamım boyunca, elimden geldiğince devam ettirmek istiyorum.” 

(Antalya, Türkiye)

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.