Uncategorized

Esma Cemre Kotan

”Benim ismim Esra Cemre, yirmi dört yaşındayım ve sosyoloğum. Üniversite tercihlerimi yaparken İstanbul’a gelmeyi o kadar istiyordum ki başka bir ilde tek bir bölüm dahi yazmadım. İstanbul’da beni en çok heyecanlandıran şey ise keşfe çıktığımda bu keşfin hiç bitmeyeceğini, her zaman yeni bir yer göreceğimi veya yeni bir şey fark edeceğimi düşünmemdi. Eğitim gördüğüm üniversite ile kaldığım yurt çok yakındı ve üniversitedeki öğrencilerin azımsanamayacak bir kısmı yabancı uyrukluydu. Farklı ülkelerden, kültürlerden insanlarla bir arada yaşamak beni çok heyecanlandırmıştı. Bu, bana isteklerim için adım atma cesareti verdi. Bu heyecan ve cesaret bana gönüllülük yıllarımı başlatan adımları attırdı. Yurdumdaki öğrenciler gibi ben de yurt dışında kısa veya uzun süreli eğitimler görebilirdim ve hemen bunun için yapmam gerekenleri araştırdım. Yurt dışında eğitim alma isteğim sonucunda Uluslarası İktisadi ve Ticari İlimler Talebeleri Derneği’nin (AIESEC) gönüllülük projelerinden haberdar oldum. AIESEC oluşumunun bulunduğu ülkelerde gönüllülük esasıyla yürütülen kısa ve uzun dönemli birçok proje vardı. İlk gönüllülük deneyimimi AIESEC ile yürütme isteğim ise tüm dünyadaki projelerini on yedi küresel hedeften birine veya birkaçına hizmet edecek şekilde tasarlamalarından kaynaklanıyordu. Kadınlara ve çocuklara yönelik projelere başvurdum. Birkaç saat sonra Ukrayna’nın Kharkiv şehrinde ilkokul ve ortaokul öğrencilerine enformasyon teknolojilerinde okuryazarlık kazandırmayı ve aynı zamanda kültürlerarası tanışıklığı amaçlayan bir projeye yaptığım başvurudan olumlu dönüş aldım. Ardından gerçekleştirdiğimiz video görüşmesinde İngilizce seviyemden ötürü acaba kabul edilecek miyim diye telaşlanmıştım. Ancak bu aşamayı da geçmiş ve projeye kabul edilmiştim. Sonrasında öğrendim ki proje sahibinin kabul kararını benim, çocuklardan bahsederken ki heyecanım ve mutluluğum etkilemiş. AIESEC’te danışmanım olarak çalışacak arkadaşımın yönlendirmeleriyle proje süresince kalacağım yer, projeye dahil olabilecek ekstra giderler gibi birçok konuda hem proje hem ev sahibine sorular sordum. Çok uzun bir süre olmasa da birlikte yaşayacağım ve çalışacağım insanlarla ilgili içimde bilinmezliğin verdiği bir korku ve biraz da merak vardı. Proje sorumlusu ve ev sahibim ülkemden ayrılmadan önce de, oraya ulaştığımda da aklımdaki birçok soruyu cevapladı. Korkularım yerini rahatlamaya bıraktı. Bu süreçte öğrendiğim en önemli şey aklıma takılan her şeyi sormanın ve konuşmanın ne kadar önemli olduğuydu. Projedeki diğer gönüllüler ile ekip olarak toplandık ve tanıştık. Proje sorumlumuz yürüteceğimiz gönüllülük faaliyetleri ve Ukrayna konusunun yanı sıra daha birçok konuda bize sunumlar yaptı. İş bölümünün ardından ilkokul ve ortaokulda eğitim gören öğrencilerle tanıştım ve onlara önce kültürümü sonra da bildiklerimi anlattım. Teknoloji hepimizin hayatında önemli bir yere sahip olsa da bazı terimsel kısımları öğrencilere anlatırken yetersiz olduğumu fark ettim. Bununla ilgili endişemi proje sorumlusu ile paylaştığımda ise ekibimdeki Tunuslu bir arkadaşım bu konudaki uzmanlığı ile bazı derslerde bana yardımcı olabileceğini belirtti. Çocuklarla gerçekleştirdiğimiz faaliyetlerin yanında Kharkiv’de bulunan bir İngilizce kursunun konuşma derslerinde haftalık periyodlarla moderatörlük yaptık. Bu işi ilk öğrendiğimde dil konusunda kendime hala güvenemediğim için acaba yapabilecek miyim diye düşünmüştüm. Ancak konuşma sınıfına katıldığımda sınıftaki insanların da benimle aynı şeyleri düşündüklerini ve hissettiklerini fark ettim. Bu beni rahatlattı ve sonrasında bu sınıflarla geçirdiğim zaman benim için kolaylıkla ve neşeyle geçen dakikalara dönüştü. Hem proje ekibim hem de konuşma sınıfındaki kişiler ile Ukrayna’yı gezmek ve birbirimize kültürlerimizden bahsetmek ise gönüllülük deneyimimden aldığım keyfi kat kat artırdı. Projem biterken dersine girdiğim öğrencilerin bana hazırladıkları veda hediyesi hala odamdaki hatıra kutumda ve hissettiğim duygular o günkü kadar canlı. Ukrayna’da yaşadığım gönüllülük deneyimimin ardından Türkiye’ye döndüğümde bu oluşum içinde olmak istediğimi fark ettim. İstanbul’daki şubelerine giderek bilgi aldım ve kendimi geliştirmek istediğim departmanda gönüllü olarak altı ay daha çalıştım. AIESEC’te geçirdiğim gönüllülük çalışmalarının ardından üniversiteme bağlı oluşumlarla gönüllülük hayatım devam etti. Doğa konularından toplumsal cinsiyet rollerine kadar birçok konuda farklı yaş gruplarından insanlarla gönüllü olarak bir arada olmak süper bir gücüm varmış gibi hissettirdi. Hem Ukrayna’da hem İstanbul’da yaşadığım gönüllülük deneyiminde endişelerimi değil içimden gelen sesi dinlediğim için çok mutluyum. Gönüllü olarak çalıştığım tüm zaman diliminin sonunda fark ettim ki yaşamak istediğim dünya için içinde bulunduğum her proje ve birlikte çalıştığım her insan aslında en çok beni geliştirmeye hizmet etmiş. İyi ki atmadığım takdirde daha çok pişmanlık duyacağımı düşünüp o adımı atmışım.” 

(İstanbul, Türkiye)

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.