Merve Bülbül
”Merhabalar, ben İzmir Katip Çelebi Üniversitesi’nde Psikoloji 3. sınıf öğrencisiyim. Okulumuzdaki Toplumsal Duyarlılık Topluluğu’nun da koordinatörlüğünü yapıyorum. Gezmeyi, insanlarla konuşmayı ve yeni kültürler tanımayı çok severim. Bunların hepsi gönüllülüğü yaşam tarzı yapmamda beni destekleyen şeyler arasında yer almaktadır. Gelelim şimdi gönüllülük hikayeme… Çocukken hep hayal kurardım bir gün zengin olursam çok yardımsever olup insanlara faydalı olacağım diye ama büyüyünce anladım ki paradan ziyade bu işlerde istek önemliymiş. 2019’da Üniversiteye başladığımda , kötü süreçlerim oldu ve adım adım depresyona giderken okulumuzdaki Toplumsal Duyarlılık Topluluğunu öğrendim ve baktım onlar; hayvanlar, engelli insanlar, kadınlar, çocuklar, köy okulları, doğa… kısacası toplumdaki her kesim için projeler tasarlayıp, öğrencileri organize ederek güzel işler yapıyorlar. Hemen mesaj attım ve onların ekibine dahil oldum ve yolculuğum başlamış oldu. Bazen bir okula gidip çocuklara gönüllülüğü tanıtıp eğlence günü organize etmeye yardım ederken bazen de huzurevinde yaşlılar ile dans ederken buldum kendimi… Ve bu sayede bir ekip içinde olup gönüllülüğü öğrenme şansı yakaladım. Sonra çocukların eğitimine yardımcı olma hayalimi gerçekleştirmek için projeler araştırdım ve İzmir Belediyesi’nin düzenlediği Abi Abla Kardeş projesini öğrendim ve çeşitli mülakatlardan geçerek İzmir Gönüllü Takımı’nın da gönüllüsü oldum. Proje kapsamında her cumartesi dezavantajlı köylerde okuyan çocukların eğitimlerine, sosyal yaşamlarına yardımcı olmak için buluşuyor ve keyifli vakit geçiriyorduk. Mesela benim kardeşim satranç ile ilgiliydi ona bu konularda dizi, film, kitap önermiştik ve satranç turnuvasını izlemeye gittiğimizde çok mutlu olduğunu hatırlıyorum… Geçenlerde öğrendim ki burs kazanmış, o an anladım ki hiçbir emek boşa gitmiyor. Baktım ben eğitim işinde iyiyim okullar şubat tatiline girince mahallemizde imkanı olmayan kız çocuklarına matematik çalıştırdım, üniversitenin güzelliklerini ve okursak ilerde sahip olabileceğimiz fırsatlardan anlattım. Daha sonra bunlar da yetmez diyerek Sevgi evlerinde kalan çocuklar için gönüllülüğe başladım, kardeşim spora ilgi duyuyordu ben de onunla top oynayarak daha kolay iletişim kurabilecegimi fark ettim ve onunla voleybol oynarken neye ihtiyacı olduğunu anladım ve bir baş okşamanın, küçük bir gülümsemenin, sarılmanın da büyük ve güzel etkileri olduğunu gördüm. Sevgi evindeki çalışmalarım benim akademik ve kişilik anlamında gelişmeme çok katkı sağladı ve bu tarz kurumlar için psikoloji öğrencilerini organize edip güzel projeler yapmayı planlıyoruz. Vee Pandemi dönemi … Karanlık dönemler gibi görünse de bu zamanlar aslında içime bakıp aslında ne istediğime karar verdiğim dönemlerimdi. İlk zamanlarda her insan gibi ben ne yapacağımı bilemedim ama daha sonrasında silkelenip kendime geldiğimde iyi şeyler başladı. İlk olarak İngilizce öğrenmeye iyice odaklandım ve kendimi ifade edecek kadar olduktan sonra Avrupa Gönüllü Hizmeti’nin projelerini araştırdım benim çalışmayı sevdiğim alanlarda çalışan derneklere özgeçmiş ve motivasyon mektubu göndermeye başladım. Bir ay içerisinde dört dernekten kabul aldım, okulumun devam etmesi, pandemi koşulları derken bana en uygun olan ülkenin Romanya olduğuna karar verdim. Projemiz kapsamında 6 ay boyunca 18 farklı okulda geri dönüşüm meteryallerinin nasıl tekrar kullanılabileceği üzerine etkinlikler tasarladık bazen paletlerden ev yaptık bazen, eski tekerlekler ile oyun alanı yaptık. Bazen kültürlerimizi tanıttık bazen de gönüllü ekibimizi toplayarak çocuklar için kendi kültürümüzdeki oyunları İngilizce’ ye çevirip bunu kitap haline getirdik. Birçok insan gönüllülüğü bilmiyor biz de bunu çözmek için lise öğrencilerine gönüllülüğü tanıtma etkinlikleri organize ettik… vee daha sayamayacağım kadar projeye katılma fırsatım oldu. Romanya deneyimimi hayatımın hem en zorlu hem de en keyifli dönemiydi. Yerel halkı tanıma, dünyanın her yerinden gençler ile vakit geçirme, partilere katılma da gönüllülüğün yanında gelen en güzel hediyelerdendi. Gönüllülük hep insanın kendini verdiği ve karşı tarafa yardım ettiği bir süreç olarak düşünülür ama ben geriye dönüp baktığımda kendim hakkında o kadar çok şey keşfettim ve iyi hissettim ki hiç bir anını değiştirmek istemem. Bundan sonraki süreçte de gönüllülüğü devam ettirmek istiyorum. Hayattaki mottom Et lux in tenebris lucet yani her zaman karanlığın içinde küçük de olsa bir ışık vardır. En büyük amacım şikayet etmek yerine gücümün yettiği kadar faydalı olmak istiyorum ve buna da diğer insanları dahil etmek.”
(İzmir, Türkiye)
Gurur duyuyorum seninle. Senin gibi olmak için bende adım adım ilerliyorum senin gibi örnek bireyelere çok ihtiyacımız var.