Tuğçe Berber
”Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun olduktan sonra bir süre farklı bürolarda deneyim kazandıktan sonra kendi hukuk büro ofisimi açtım ve burada serbest avukat olarak İzmir’de mesleğimi sürdürmekteyim. Adalet mücadelesinin karanlık yollarında biraz olsun geleceğe dair ümit besleyebilmek adına mesleğimle bağlantılı olarak gönüllülük faaliyetleri yürütmekteyim. Gönüllülük hikayem üniversitede başladı diyebilirim. Dokuz Eylül Üniversitesi Gönüllüler Topluluğu’na (DEGT) üye olduktan sonra kendimi bir doğa ve hayvan hakları mücadelesi içerisine buldum. O zamana kadar ailemin de katkısıyla çocukluktan gelen bir doğa ve hayvan sevgim vardı ancak bunun gönüllü olarak ilk saha boyutu DEGT sayesinde oldu. Doğa projesi etkinlik sorumlusu olarak yer aldığım toplulukta çevre ve hayvan hakları farkındalığı yaratmak adına çeşitli etkinlikler düzenliyorduk. Mezun olduktan sonra ise staj tezimi uluslararası hayvan hakları ve ulusal mevzuatta hayvan haklarının yeri üzerine hazırladığım için bu süreç beni İzmir Barosu hayvan hakları komisyonuna taşıdı. Hala komisyon üyesi olarak faaliyetlere destek vermekteyim. Aynı zamanda İzmir Barosu kent ve çevre komisyonu üyesiyim. Bu komisyon aracılığıyla da Haklar ve Araştırmalar Derneği’nde yer alarak çevre hukukçuları ağında çeşitli projelere destek vermekteyim. Bireysel hayatımda ise Ent Dergi isimli online dergide farkındalık yaratmak adına ekoloji alanında yazıyorum. Aynı zamanda da Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği ve Hayvanlara Adalet Derneği isimli iki derneğe daha üyeyim. Gündemimde hali hazırda bir dernek kuruculuğu var, resmiyet kazanınca duyurumuzu yapacağız. Bu gönüllülük sürecimde birçok etkinlikte yer aldım. DEGT üyesi iken doğa projesi etkinlik sorumlusu olarak görev alıyordum. Ağaçlandırmalar, sokakta yaşayan hayvanlar için beslemeler, hayvan hakları paneli gibi etkinliklerin düzenlenmesinde bulundum. Şu an aktif olarak İzmir Barosu Hayvan Hakları Komisyonu’nun hemen hemen her etkinliğinde gönüllü olarak yer alıyorum ve bu süreçte dava takibi yapmamın yanı sıra, basın açıklamalarında metin hazırlama, bu açıklamalarda sözcülük, dilekçe yazımı, çeşitli panel ve çalıştaylarda baroyu temsilen konuşmacı avukat olma gibi görevlerim oluyor. Meslektaşlarla görev paylaşımlarında bulunarak hayvan hakları üzerine hak temelli bir mücadele yürütmeye çalışıyoruz. Aslında oldukça geniş kapsamlı bir mücadele yürütüyoruz diyebilirim. Mesela 11 Mart 2021’de TBMM’de baroyu temsilen yasa çalışmalarına katılmışken bir süre sonra vegan bir avukat olarak Uluslararası Vegfest 2021’e de baroyu temsilen katıldım. Amacımız hayvan haklarını her alanda savunmak ve görünür kılmak. Bir diğer gönüllü olarak yer aldığım Çevre Ağı hukukçularında ise en son merkez av komisyonu kararının iptali için dava açtık. Aynı zamanda Doğa Derneği’nin desteğiyle yayın olarak da yayımlanan 80 sayfalık detaylı araştırmalara dayalı bir dilekçeyle Danıştay’da açtığımız davada dilekçe hazırlık sürecinde yer aldım. Buradan sonra Av. Ö. A. ve Av. C. A. tarafından Ankara Hukuk Fakültesi’nde kurulmuş olan ekokırım kliniğinde mentorluk görevi yürütmeye başladım. Şu an halihazırda bir öğrenciyle veganlık, türcülük, hayvan hakları ve bu bağlamda iklim krizi üzerine çalışıyorum. Bunlar dışında üniversitelerden gelen panel teklifleri vs olabiliyor. Olabildiğince kabul etmeye çalışıyorum ki özellikle öğrencilerin bu alanda bilinçlenmesini çok istiyorum. Zira genç ve dinamik aktivistlere her zaman ihtiyacımız var. Tüm bu süreçleri yürütürken tek bir motivasyon kaynağım var; bu dünyadan hiçbir canlının hayatına dokunmadan, geride bir iyilik bırakmadan öylece geçip gitmek istemiyorum. Hak ihlalleriyle dolu bir dönemde, bu mücadelenin en ortasında yer alan bir mesleğim varken bu mesleği ekosisteme, canlılara faydalı olabilecek şekilde kullanmak benim tek isteğim. Böyle bir bilinçle yürüttüğüm tüm faaliyetlerin elbette kendime de katkıları oluyor. İletişim becerisi, kurumlar arası iletişim, ifade yeteneği, özgüven vb gibi birçok alanda sağladığı katkıların yanı sıra özel hayatımda da birçok değişimin kapılarını açıyor. Özellikle hayvan hakları alanında çalışmaya başlamam sonrasında benimsediğim vegan yaşam biçimi hayatımda kökten bir değişim yarattı. Şiddetsiz, sömürüsüz bir yaşam biçimi daha sabırlı ve anlayışlı bir kişiliğe bürünmemi sağladı. Bununla birlikte ilgilendiğim çevre sorunları ekolojik bir yaşam sürdürme isteğimi körükleyerek evimde, günlük yaşantımda, hatta kıyafetlerimde bile birçok değişikliğe gitmemi sağladı. Örneğin Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği sayesinde ekopazarlardan ve balkon bostancılığından haberim oldu. Zehirsiz sofralar kavramını öğrenerek evime ekolojik tarım yöntemleriyle üretilmiş ürünleri almaya ya da balkonumda yetiştirebildiğim ürünleri kullanmaya başladım. Bu değişimler tamamen gönüllülük sürecinde edindiğim kazanımlardan yalnızca birkaçı ve ben bu süreçte her geçen gün hayatıma yeni “iyi ki”ler ekleyerek devam ediyorum. Gönüllülüğün bir emek sömürüsü veya boş zaman doldurma olmadığının bilinciyle hareket eden, kendi haklarını bildiği gibi gönüllü olduğu alanda da mevzuata hakim, okumaya öğrenmeye açık olan gönüllülere her zaman ihtiyacımız var. Zira bu dünyada mücadele edilmesi gereken çok fazla ihlal, yardım eli uzatılması gereken çok fazla canlı var. Gönüllülük ister online olsun, ister sahada aktif faaliyetler yürüterek olsun, ister bireysel olsun, ister örgütlü halde olsun, şu kısacık hayatımızda dünyanın bir noktasında en ufak olumlu bir iz bırakabilirsek ne mutlu bize.”
(İzmir, Türkiye)