Eğitim

Nazlı Sak

”Gönüllülük hayatıma 2015 yılında Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı (TEGV) ile birlikte annemin sende kendin için bir şeyler yapmalısın demesiyle birlikte başladım çünkü o zamanlar, Gönüllü nedir? Gönüllü ne yapar hiç bilmiyordum. Hiç bu şekilde bir ortama girememiştim, karşılık beklemeden kendim için bir şeyler yapabileceğimi o yıllarda hiç düşünmezdim. Ardından o güzel dönem başladı benim için TEGV’de artık gönüllüydüm. Sonrasında iki günlük bir vakıf toplantısına katıldım ve aklımdaki tüm soruların cevaplarını buldum. 100 kişilik bir toplantı içinde yer alırken ilk başta kendime bu sorumluluğu alabilecek miyim? onu sordum çünkü vazgeçmekte vardı, pişman olmakta çünkü hiç bilmediğim bir ortama giriyordum. Her zaman sevdiğim bir söz vardır ”Gönüllü olmak keyiflidir ama keyfi değildir” bunu öğrendim ve dedim ki ben denemek istiyorum. Nasıl yapılıyor? Kendime neler katabilirim? Burada gönüllü olmak bana neler sağlayacak? Bunları bilerek başlamak size çok güzel başlangıçlar katıyor o sorumluluk bilincini almak, ilk kendine sonra tüm topluma neler katabileceğini görüyorsun. Ben hepsini öğrendim. Motive olmak, gönüllülük sürecimin nasıl yol çizebileceğim hakkında fikir sahibi olmak için ilk adımıma yaz ayında gönüllü olduğum için kısa etkinlikler ile başladım. Sonrasında okul dönemiyle birlikte Okuyorum Oynuyorum, yaratıcı yazma, drama, düşler atölyesi vermeye başladım. Çocuklar açısından gelişmeleri şu şekilde oldu kitap okumayı seven çocuk var, kitap okumayı sevmeyen çocuk var ve birde kendi zevkine göre kitap bulamayan çocuklar vardı. Ben Okuyorum Oynuyorum etkinliğini çocuklara verirken her yaşa uygun bir grup var ve ben her zaman 1. sınıftan 5. sınıfa kadar olacak şekilde bu etkinliği gerçekleştirdim. İlk önce burada çocuklar ile güzel bir şekilde etkileşim kurulmasını dikkat etmek gerekiyor, peşinden bugün nasıl bir kitap okunacağı ama ilk önce kitaba ısındırma yapmak için kitaba uygun bir oyun olacağı şeklinde giriş yapıldıktan sonra kitaba olan merak ve hevesleri farklı oluyor. Ardından kitabın sayfaları çocukların görebileceği seviyede tutup okutulmaya başlanıyor. Burada ki amacımız çocukların hayal güçlerini kullanabilmesi için kitabın içinde yer alan şekilleri, karakterleri, kurguyu, renkleri, çizimleri görmeleri ve bu şekilde okuduğum kitabı daha iyi dinlemelerini sağlıyor. Sonrasında kitap bittikten sonra kitap üzerinde 15 dakikalık olacak şekilde sohbet ediyoruz ve ardından onlara kağıt ve boya kalemlerini dağıtıp hep birlikte kitabın konusuyla ilgili resimler yaptığımız bir etkinlik oluyordu. Yaratıcı yazma etkinliği ise yazmanın ve yazıklarımızı kağıda dökmenin ne kadar önemli olduğunu çocuklara yazarak göstermiş olduğumuz bir etkinlik çalışmamamız oluyordu. Bu çalışmanın kazandırdıkları kelimeler ile hikaye oluşturma, kendi hikayeni yazma, düşünme ve hayal gücünü geliştirme, yeri geldiği zaman bir grup çalışması yapıp ortak bir hikaye oluşturma, hikayenin çizgilerini, karakterlerini oluşturma, mekan ve zamanın nerede geçtiğini anlatma, yazmış oldukları hikayedeki karakterin yerine kendilerini koyma ve canlandırma yaparak anlatmak işte bütün bunları 4. ve 5. sınıfa giden çocuklar ile kendimi daha çok etkinliği gerçekleştirdim. Drama atölyesinde çocuklar ile birlikte birlikte farkındalıklarımızı ortaya çıkarma, vurgu yapma, duygularımı dışa aktarma, etkinlik boyunca doğaçlama yapıldığı için herhangi bir ezber yapma gibi durumlar hiç oluşmuyor sadece onların kendi kurguları ve hayal güçleri eşliğinde oluyordu. Örneğin, ormanda elma toplaması gereken küçük çocuklar varmış dendiği zaman elmaları nasıl toplamak istedikleri onlara bağlı oluyordu. Böylelikle bir grup çalışması yapmayı, ekip olmayı, birbirlerini nasıl yönlendirmeleri gerektiğini ve duygu ve düşüncelerini nasıl dile getirmek istiyorlar ise gerek benden destek alarak ortaya çıkarmış oluyorlardı. Düşler atölyesi etkinliğinde çocuklar ile etkinliğin haftasına göre resimler yapmaya başlıyorduk. Gönüllülük yaptığım kurumda resimlerimizin sadece haftanın konusuna göre yapılması koşulu vardı ve sadece nasıl bir şekilde boyama ve süslemek istediklerinde sadece çocukların hayal dünyasıyla ilgili oluyordu. Bir yaprak mor olabilir, güneş mavi olabilir, gölün suyu rengarenk akabilir en güzel şey her şeyin rengini biliyor olup sınırsız hayal gücünü kullanmalarına izin vermek işte o zaman o kadar güzel çalışmalar meydana geliyor ki hiç müdahale etmeden çocuklar kendi dünyalarını ortaya koyuyorlar sonrasında yaptıkları resimleri arkadaşları ile paylaşım yapıyorlardı. Yapmış olduğumuz etkinlik birbirimizin yapmış olduğu resimlere saygı göstermek, iyi ve ya kötü çizim yoktur sadece bazı insanların resim yetenekleri resim yapmaya daha yatkın olduğu için herkes farklı sonuçlar ortaya koyabilir, sende kendi yeteneğine göre ortaya çıkartabilirsin bu senin kötü yaptığın anlamına gelmez şeklinde vurguyu resim yapmaya başlamadan önce söylüyorum ki herhangi bir çocuğun üzülüp, kalbi kırılıp ben çizmeyeceğim demesin diye yeteneklerimizin ne zaman ve nasıl koşullarda ortaya çıkacağını bilemeyeyiz şeklinde aktarımlar yapıyordum. Bazı çocuklar çok net çizemeseler bile o kadar güzel resme bağlayarak konuyu anlatıyorlar ki arkadaşları o anda çok güzel çizmişsin diyorlardı. Bu etkinliği gerçekleştirirken özellikle 1. sınıftan başlayarak bunu ifade etmenin anlamını yapmış olduğum etkinliklerimde çok iyi anlamış oldum iyi hazırlanarak ve özenerek etkinliğe girmek ve çocuklara bu şekilde yaklaşmak onlarında birbirlerine bu şekilde yaklaşmalarını sağlamak gerekiyor. Algo dijital etkinliğinde ise çocuklara yaş gruplarına göre kodlama öğretiyoruz. İlk başta bilgisayar nedir? şeklinde başlıyoruz sonrasında TEGV’de yer olan Algo dijital programları üzerinde kendileri adım atarak başlıyorlar nasıl yapılır diye ve hepsi oyun içerisinde oluyor. Okullarda ve vakıfta vermiş olduğum etkinlik ile devam ediyorlar. Çocuk hakları çalışmasında çocuklara ilk önce çocuk hakları nedir? Kendi haklarınızı ne kadar biliyorsunuz? şeklinde konuya giriş yapıyoruz. İlkokul ve ortaokulda çocuklara çocuk hakları konusunda ve toplumun içinde yaşayan bir birey olarak kendi hakları nelerdir biz bunların hangilerini çocukların üzerinde uygulayabiliyoruz şeklinde anlatmış olduğum konuyla ilgili uygulamalı olarak ve birbirleri ile iletişim kurarak çocuk hakları üzerinde etkinlik süreci botunca çocukların , sağlık, barınma, aile ile yaşama, beslenme, eğitim haklarının olduklarını anlatıyorduk. Bu çalışmalarda sokakta yaşayan kendine ve ailesine bakmak zorunda olup eğitim hayatına devam edemeyen çocuklarda vardı ve onlar için nasıl bir dünya oluşturabiliriz şeklinde çok güzel çalışmaların olduğu bir süreçti. Çalışmanın kağıtlarını hala saklıyorum. Çocuk hakları bizim gözümüzde başta olmak üzere onların hayatlarının neresinde diye bakınca inanılmaz fikirleri olduğunu eğitim sırasında görmüş oldum. Ekoloji etkinliğimizde ise doğanın bizim için ne kadar kıymetli olduğunu bana anlatıyorlar, çöplerin neden çöp kutularına değil yerlerde olduğunu, ormanlara neden bu kadar zarar verildiğini, suların boşa akıtıldıkları, iklim krizinin hem hayvanları hem de bizlerin dünyasını ne kadar etkilediklerini dile getiriyorlar. Hem okullarda hem de vakıfta vermiş olduğum etkinlik süresi içinde hangi hayvanın neye ihtiyacı var? Biri olmazsa dünya nasıl olur? Su olmazsa nasıl olur? Doğa bizim hayatımıza ne kadar yer alıyor? Doğa yok olursa ne olur? soruları şeklinde konuşmalar yer aldığı zaman tek bir cevap alıyorum masanın bir ayağı olmazsa masa alma çünkü ayakta kalamaz bizde öyleyiz birimiz yok olursa hepimiz etkileniyoruz. Örneğin, orman yangınlarında ağaçlar,hayvanlar ve bizler zarar görüyoruz, çöpler olduğu zaman doğamız ve sokaklarımız kirleniyor, denizlerimizde ki hayvanlar zarar görüp ölüyorlar haberlerde izliyoruz ailelerimiz anlatıyor diyorlar ve bu yüzden hepimiz birlik olmalıyız şeklinde yanıtlar alıyorum. Doğanın bizim için ne kadar kıymetli olduğunu ve ekoloji deyince her şeyi kapsadıklarını hep birlikte dile getiriyoruz. Ayrımcılık ve barış çalışmalarında kimseyi din, dil, ırk, cinsiyet ayrımı yapmadan saygı göstermemiz gerektiğini ifade ediyoruz. Ayrımcılık konusu daha çok çocuklar için görünüş, oyun ve konuşma şeklinde daha çok örneklendirmeleri oluyor yaş gruplarından ötürü neye daha çok baskın kaldılarsa o konu ön planda oluyor, kardeşler arası ayrımcılık, gruplar arasında liderlik olup diğerinin oyuna alınmaması, düşüncesiyle alay edilmesi , çalışkan olan öğrencilere daha çok sorumluluk verilmesi diğer öğrencilerin arka planda kalması onlar için konuyu anlatırken ayrımcılık ve eşitsizlik şeklinde çocuklar arasında daha çok yorumlanıyor. Din, dil, ırk konularında çocuklar hiç düşünmeden öyle doğmuş öyle büyümüş abla bu önemli değil bize iyi davranıyorsa oda bizim arkadaşımız diyorlar, bunları sizler büyütüyorsunuz biz değil dediler bir etkinliğimde bu benim için çok anlamlı olmuştu. Ayrımcılık konusunda tüm insanların eşit haklara sahip olduklarını kimsenin bir başkasından daha üstün olmadığının konularını yaş seviyelerine ve etkinlik oyunumuza göre şekillendirmeler yapıyoruz. Amacımız oyunla ve karşılıklı öğrenme kapsamında bilgiyi aktarmaktı. Toplumsal cinsiyet etkinliğini gerçekleştirirken bana göre en dikkat edilmesi gereken konu yaş düzeyleri ve her ailenin kendi çocuğunu yetiştirme durumu, mahallesi, sokağı bunların hepsi bir çocuğun gelişmesinde ve büyümesinde çok önemli faktörler oynuyorlar. Çünkü etkinliği anlatırken doğumumuzla olan kısımdan başlıyoruz. Kendi kimliğimizi biz seçemiyoruz ve bu şekilde büyüyoruz ,bazı roller bize doğuştan itibaren veriliyor. Örneğin, kıyafet seçimi, erkek çocukların futbol oynaması , erkek adam pembe giymez, erkek adam ağlamaz, erkekler yemek yapmaz, masayı toplamaz, kız çocukları hizmet eder, kızlar evi toplar, kızlar futbol oynamaz şeklinde yer alan ve çocukların yaş seviyesine uygun örneklerin onlara neler hissettirdiğini soruyorum. Ancak bunları yaparken yadırgamadan ve ya aileleriniz yanlış yapıyor şeklinde hiçbir cümle kullanmadan ifade etmem gerekiyor ki benim anlatmış olduğum konu ve ya kullanmış olduğum bir kelime kafa karışıklığı oluşturmasın ve olumsuz etkilenmesin diye saydığım örnekleri daha çok çocuklar kendileri bana veriyorlar. Hepsi ailelerinde ve çevrelerinde konuşulduğu için onlara yabancı gelmiyor bu açılan durumlar üzerinden konunun akışı devam ediyor oluyor önemli olan onların duygu ve düşünceleri doğrultusunda konuşmanın şekillenmesini sağlamak. Doğru ve ya yanlış değil farklı bakış açılarının var olduğunu onlara anlatmak. Çünkü bu konu çocuklar için ve yetişme şekillerine göre çok farklı bir konu olduğu için kullandığımız kelimelere bile dikkat etmek zorunda kalıyoruz. Bir etkinlik sırasında konuyu anlatırken olumsuz etki aldığım durum neden erkekler ağlamaz denildi abla benim babam ağlıyor oda insan sonuçta diyen bir erkek çocuğunun olması, bir tanede erkekler pembe giyer bana annem giydiriyor ben çok beğeniyorum demesi olmuştu. Etkinliklerimizi vermeden önce mutlaka eğitimleri alıyoruz, çocuğa hitap etmek, onun iç dünyasına girmek, hayatına dokunmak çok başka bir durum yaratıyor insan üzerinde ilk başta kendine katmış oluyorsun ben bu şekilde yaşadım. Çocuklara bir şeyler anlatmaktan önce onları dinlemeyi ve anlamayı öğrendim etkinlik vermek bazen o kadar kolay olmuyor. Çünkü her çocuk birer birey farklı yetiştirilme şekilleri olduğu için etkinliğin akışı bile farklı bir şekil alabiliyor kimlere hitap ediyoruz ve yaş seviyesi kaç bunlar bizim için önemli çünkü 1. sınıfa giden bir çocuğa anlatıp bilgisini almak çok farklı, 4. sınıfa giden bir çocuğun bilgisi çok farklı o yüzden iyi hazırlanmak çok önemli bir yer ediyor. TEGV’de etkinlik vermenin yanı sıra üç defa maratona katıldım. Hem yürüdüm, hem karşılamadaydım, bağış topladım büyük zevkle, o çoşku ve karşılama ekiplerinin yaklaşımları çok başkaydı. KAÇUV ve Tohum Otizm Vakfı gönüllüsü olarakta yer alıyorum. Fakat örneklendirme yaparak anlatmam zor daha çok ofis destek olarak yer aldım. ofis içinde neler yapıldığına dair Şimdi Anne ve Çocuk Eğitim Vakfı (AÇEV) ile birlikte bir projenin içinde yer alıyorum. Katılacağım bu projede alacağım eğitim, TEGV’de yer aldığım süre zarfında almış olduğum tüm birbirinden kıymetli eğitimlerin hepsini bu sefer eğitmenlik yaparak ailelere dokunmak , onlarla paylaşım yapmak, anneye ve babaya dokunmak demek o evin içinde çocuğa dokunmak demek olduğunu anlatan bir eğitime başlıyor olacağım. Aynı zamanda benım için TEGV’de devam ediyor olacak. Benim kendim için olan gönüllü hikayem hep bir yenisi eklenerek çoğalıyor devamı geliyor ve birbiri ile bağlantılı bir şekilde gerçekleşiyor. TEGV’ de çocuğa dokunuyorum. AÇEV’de anneye ve babaya dokunmuş olacağım ve kısacası belki de bir aileye…”